◊ Onur Baştürk: 10 bin lira mı? Latife mı bu? Bu kiraya oturan kaldı mı? Şaşkınlıktan küçük ve orta dillerimi yuttum. Mesken sahibini haklı buldum natürel.
◊ Ömür Gedik: Bir şey demeden evvel Tamer kendi gayrimenkullerinde nasıl bir tutum sergiliyor, ona bakmak lazım.
◊ Savaş Özbey: Kendi meskenlerini olağan rayiçten kiralıyor, oburunun konutunda ucuza oturmaya çalışıyorsa Karadağlı haksız. Tamam yüzde 500 artış biraz fahiş fakat o denli bir semtte, lüks bir sitede kiranın 10 bin lira olmayacağı da açık.
◊ Orkun Ün: Bir anda bu türlü bir artırım olur mu? Karşındakinin parası da olsa, ünlü de olsa olmaz. Bu insan kazıklamaktır. O yüzden bu davada Tamer Karadağlı haklı. Kimi konut sahipleri nasıl da acımasızlar, anlamak mümkün değil. Ayrıyeten bu davada kaybeden yüzde yüz mesken sahibi olur, o yüzden keşke boşuna uğraşmasa…
Hangisi?
Deren Talu, tıpkı daha evvel annesi Defne Samyeli’nin yaptığı üzere karlar üzerinde mayolu pozlar verdi. Kurul üyeleri hangisini daha çok beğendi?
◊ Ömür Gedik: İkisini de beğendim. Ancak natürel Defne’ye daha çok helal olsun. Genetik miras şanslısı olmasının üzerine kendine de çok âlâ bakıyor.
◊ Savaş Özbey: Ben de Ömür üzere ‘Defne’ciyim. Kızının annesi üzere değil, yaşıtı üzere duruyor. Fakat tam bir seçim yapmak için başka kızı Derin’in pozlarını beklemek gerek bence. Bu kara yetişmezse seneye o da tıpkı pozu verecek güya. Samyeligiller sevdi bu karda mayo işini.
◊ Orkun Ün: Açın gençlerin önünü! Ben ‘Deren’ciyim Savaş ve Ömür. “İlerleyen yaşına karşın şöyle düzgün, bu türlü harika” geyiklerinden hem biz sıkıldık hem de Defne sıkılmıştır bence…
◊ Onur Baştürk: Her iki poz da hoş. Samyeli ailesi her vakit dikkat alımlı ve parlıyorlar.
Demet şikâyetçi değil
Demet Akalın, Okan Kurt’un çok kıskanç olduğunu, gece gezmelerine müsaade vermediğini açıkladı. İşinin bir kısmı gece hayatında olan bir müzikçi için tuhaf buldunuz mu bu durumu?
◊ Onur Baştürk: Tuhaf ancak zati paylaşımlarından gördüğüm kadarıyla Akalın uzun müddettir meskende Türk dizisi ve “Survivor” izleyerek geçirmeyi seviyor akşamlarını. Şikâyetçi değil yani.
◊ Ömür Gedik: Neden tuhaf olsun ki? Birlikte geziyorlardır fakat tek çıkmasını istemiyordur. Kıskançlık sevgiden değil mi?
◊ Orkun Ün: Tuhaf doğal. Sonuçta bu çift tanıştığında Demet tıpkı işi yapıyordu. Bilerek ve isteyerek oldu yani her şey. Lakin ben Demet’in sahnelerine karıştığını sanmam Okan’ın. “İşini yap meskenine gel, iş dışında da çıkma” diyordur diye iddia ediyorum. Olağan mi? Bizi ilgilendirmez. İki taraf da kabul ediyorsa bize hiçbir şey söylemek düşmez.
◊ Savaş Özbey: Okan Kurt, Demet Akalın’ın sahne aldığı her yere gidiyorsa onu bilemem. O vakit derim ki adam kendisi olmadan tahammül edemiyor. Lakin birebir yerde sahne alınca sorun yok lakin iki-üç arkadaşıyla oturmaya gidince yasaksa orada tezat var.
Kim haklı?
Şeyma Subaşı fiyatlı Instagram aboneliğindeki içerikleri paylaştığı için fenomen Meriç Keskin’i engelledi, Keskin de ödediği fiyatı geri istedi. Sizce kim haklı?
◊ Orkun Ün: Hahaha Meriç haklı olağan ki. Bayan resmen dolandırıldı. Fiyatın en ehemmiyeti var? İster 69 lira olsun, ister 19 lira. Bence Şeyma, Meriç’in parasını geri versin. Hem de üzerine yıpranma hissesi, hayal kırıklığı ekstrası falan ekleyerek ödesin.
◊ Onur Baştürk: Eğer “içerikleri paylaşamazsın” üzere bir unsur yoksa, Meriç Keskin haklı. Abone olup paylaşabilir de. Kimse ona pürüz olamaz ki…
◊ Savaş Özbey: Ben Şeyma’dan yanayım. Beğenelim ya da beğenmeyelim, para karşılığında bir içerik üretiyor. O içeriği alıp parasız sunmak telif ihlali, korsancılık bence.
◊ Ömür Gedik: Meriç’in son #satınalmasahiplen postuna takviye veriyorum, hayvanseverliğine hayranım. Olay ortada ve ben müspet ayrımcılık yaparak Meriç’in yanında duruyorum.
Bir ayakkabıya o kadar para verilmez
Çağla Şıkel, oğlunun istediği 200 bin liralık spor ayakkabıyla gündemde. Paranız olsa da alır mıydınız?
◊ Onur Baştürk: Tabii ki hayır. Büyük şımarıklık. Ayakkabı bağımlılığını anlamadım, anlamak da istemiyorum galiba.
◊ Ömür Gedik: Yurtdışından birebirini daha ucuza getirtme imkânı varken o parayı verip almam. Çağla da almamış esasen.
◊ Savaş Özbey: Yurtdışından ucuza getirtse ne kadara getirtecek? Haydi olsun 150 bin lira. Bir ayakkabıya 150 bin lira verilir mi? Zeki Müren’in sahne kostümü mü bu? Çocuk bu, altı üstü de onunla ya top oynayacak ya basket. Seneye de ya eskiyecek ya ayağına olmayacak. Beşerler peynir, kıyma alamazken bana acayip geliyor bu uçurum.
◊ Orkun Ün: 200 bin liraya, 400 bin liraya, hatta 500 bin liraya bile tasarım ayakkabılar var artık. Ancak kim alır, neden alır, gel de hayret etme… Düşünsenize ayağınızda bir arsa, bir otomobil taşıyorsunuz. Vallahi bastığım her yere dikkat ederim, mümkünse basmam. İki kişiyi yanıma alırım, “Beni kollarımdan havaya kaldırarak yürütün” falan derim.
Kaan artık o montu giymez
Seçkin Piriler, eski eşi Kaan Tangöze’nin yıllardır üzerinden çıkarmadığı meşhur montunu kendisinin aldığını açıkladı. Yeni eşi Kıvılcım Ural’ın yerinde olsaydınız, bilenir miydiniz o monta?
◊ Ömür Gedik: Bilenebilirdim. Ancak bence artık o montu giymez Kaan. Mont magazin materyali oldu zira.
◊ Onur Baştürk: Seçkin alt metinde şunu demek istiyor sanırım: “Ben aldığım için anısı var, bakın işte bu yüzden yıllardır çıkaramıyor üzerinden.” Ancak bir monttan bu kadar mana çıkarması üzücü. Zira pekâlâ Kaan Tangöze yalnızca montun üslubunu sevmiş ve eski eşinin ona aldığını unutmuş bile olabilir.
◊ Savaş Özbey: Kazık soruymuş ya. Üzerinden çıkarmamasına içten içe acayip bilenirdim ancak bunu çaktırır mıydım bilmiyorum. Ha şu var: Kaan Tangöze o montu kimin aldığını bile unutmuştur tahminen. Fakat artık o da, eşi Kıvılcım da biliyor.
◊ Orkun Ün: Asla bilenmezdim. Güler geçerdim. Ayrıyeten ayrıldım diye eski eşimin aldığı sevdiğim bir kıyafeti neden atayım ki? Bunu giymek çok olağan. Altında ‘beni hala unutamadı’ bildirisi falan aranmasın boşuna.
Burada da referandum yapılsın
Paris’te elektrikli scooter’lar için referandum yapıldı. Oy kullananların neredeyse yüzde 90’ı aygıtların yasaklanmasını istedi. Sizce misal bir referandum İstanbul’da yapılmalı mı? Yapılırsa, oyunuz ne tarafta olur?
◊ Savaş Özbey: Şikâyetler çok olduğuna nazaran yapılmalı bir referandum. Lakin başka taraftan da bu kadar kullanıldığına nazaran bir talep, bir muhtaçlık var demek ki. Bilhassa de arabası olmayan, taksiyi bırakın, toplu taşıma bile kıymetli gelen gençler için.
◊ Ömür Gedik: İnsanların sıhhatini ve uygunluğunu düşünerek birebir referandumu burada da isterim doğrusu. Ve oyum yasaklanmasından yana olur.
◊ Onur Baştürk: Scooter’ların kaldırımda ansızın önüme çıkmasından hoşlanmıyorum. Manzara kirliliğine de yol açıyorlar. Fakat tıpkı vakitte trafik sıkıntısına en pratik tahlil onlar. Bu gerçek her şeyi yeniyor. Hasebiyle oyum “kaldırılmasın” olurdu.
◊ Orkun Ün: Burada da referandum yapılsın doğal. Fakat ben yasakçı değil, çözümcüyüm. Paris halkı istemediğini söyledi. Bizde de istemeyen çok çıkacaktır. Ancak yasak yerine kalıcı tahliller bulsak daha nefis olmaz mı?